Sevgili ebeveynler, bir sabah uyandık ve maskelerin arkasından birbirimizi görmeye başladık. Kulağa ne kadar uzak bir ihtimal gibi geliyor öyle değil mi?
Pandemi olarak adlandırdığımız bu süre içerisinde her birimiz sosyal yaşantılarımızı küçülttük, daha görünür ve net sınırlar çizdik. Kendimizi ve sevdiklerimizi korumak için günün planlamasını adeta sıfırdan oluşturduk. Hiç bilmediğimiz ve öngöremediğimiz günler yaşadık. Öğrendiğimiz en önemli şey ise sanırım yaşamsal becerilerimizi en baştan inşa etmekti. Bu becerileri daha az sayıda insan ile görüşerek yapmanın zorlukları oldu elbette. Ama insanın doğasında olan temel güdüler sayesinde yeni kuralları hep birlikte belirlemeyi başardık. Dünya gündemi böyleyken özümüzü ve ideal gelişim süreçlerini zaman zaman ikinci sırada değerlendirdiğimiz oldu.
Bugün sizlere bahsetmek istediğim şey çocukların ruhsal gelişimsel ihtiyaçları. Aile dinamiklerinden bağımsız düşünemeyeceğimiz bu gelişim serüveni temelde tüm çocuklar için aynı ihtiyaçların karşılanmasından doğarak ilerler. Yani tüm çocuklar aslında ortak ihtiyaçlara sahiptirler ve uzunca bir süredir dünya bu ihtiyaçları ikinci, hatta üçüncü sıralarda düşünmek zorunda kaldı. Bu nedenle bugün sizlere ben hitap etmeyeceğim.
Çocuklarınızın ağzından ruhsal gelişimsel ihtiyaçlarını duysaydınız, bu nasıl olurdu?
Sizlere kendi döngülerinin bu en güzel zamanlarında neler söylerlerdi?
Bir yetişkinden aslında neler bekliyorlar?
Eğer kendilerini doğru ifade edebilselerdi, en doğru cümleleri kurabilselerdi neler söylerlerdi? Bunları cevaplandırabileceğimiz bir mektup iletiyorum sizlere.
Sevgili anneciğim, sevgili babacığım,
Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim. Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın. Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunlarda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde, her zaman koruyup kollamayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım? Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan daha küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartmayın. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Hep istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor. Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak hiç kısıtlanmayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum. Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirimize saygı ve sevgimizin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder. Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. Ben senin yaşında iken diye başlayan söylevleri hep kulak arkasına atarım. Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kalkmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışımın üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve öz olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri de yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin. Hiç değilse çabamı övün. Beni başkalarıyla karşılaştırmayın. Umutsuzluğa kapılırım. Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın. Bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın. Yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğuk kanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim. Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi ve güvenimi azaltmaz. Tersine beni size daha çok yakınlaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çalışmayın. Biliyorum ara sıra sizi zorluyor, üzüyor ve düş kırıklığına uğratıyorum. Bunların kendimi bulma yolculuğumun bir parçası olduğunu unutmayın.
Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.
(Mektubun bir kısmı alıntıdır ve anonimdir)
Şöyle bir düşünün. Bu sözleri çocuğunuz gözlerinizin içine bakarak söylüyor. Aslında ihtiyaçları sadece sabır, doğru sınırlar, tutarlılık, özgür/özerk alan (yaşına uygun), ilgi ve bolca sevgi. Yaşam bizlere hiç beklemediğimiz büyük belirsizlikler verebilir. Bu yılı hep birlikte planladığımız gibi yaşamıyor olabiliriz. Bizler bambaşka hayatları bir arada yaşarken, benzer korunaklı hayatları ayrı yaşamaya çalışıyoruz. Oysa çocuklarımız hep yanı başımızda ve her durumda onlara dokunabilmek için aynı kalan ihtiyaçlarını görmemiz yeterli.