Yeni doğan döneminin bitmesiyle ve bebeklerin çocukluk dönemine adım atmalarıyla birlikte anne/baba olmak şekil değiştirmeye başlar. Sadece bakışları, dokunuşları, ağlaması ve agucuk agucuk sesler çıkarması aracılığıyla iletişim kuran bebekler artık çocuk olurlar. Çocukluk hallerinin ilk özelliği ise konuşma çabaları ve dil gelişimleridir. Başlarda eksik söyledikleri harfler, basamadıkları sesler ve komik çıkarımlarıyla da olsa artık sözel iletişime geçmiştirler. ‘-o ne?’ , ‘-bu ne?’ ,’-neden?’ ilk yaptıkları şey soru sormaktır. Konuşmaya başlayan sağlıklı her birey sorular sorarak dünyayı tanımaya çalışır. Sorular sadece dünyayı tanımasına değil aynı zamanda türe özgü bilgileri edinmesini, genel geçer ahlaki kuralları öğrenmesini ve yaşama dair yazılı olmayan konular hakkında bilgi edinmesini sağlar. En zor soruları 2 ile 6 yaş arasında olduğu dönemde sorarlar. Bazen sorular öyle sınırsız ve öyle zorlu yerlerden gelir ki nasıl cevaplayacağını bilemeyen anne ve babalar görürüz. Bugün konumuz zor sorular ve onları nasıl cevaplayacağımız.
Öncelikle somut dönemde olan 2-6 yaş arası çocukların sorularına cevap verirken dikkat etmemiz gerekenleri genel olarak belirtelim
- Çocukların soruları aynı zamanda zihnin cevapları alacağı kapasitesini bize gösterir. Bu nedenle ne soruyorsa sadece sorusunun cevabını vermek gerekir. Çünkü sorunun derinliği ne kadarsa cevapta o kadar derin ve detaylı olmalıdır.
- Çocuklar soruları kime sorduysa o ebeveyn cevaplamalıdır. Özellikle cinsiyetle ilgili sorulara annelerin yönlendirildiği veya kız çocuklara anneleri, erkek çocuklara babaları cevap vermeli gibi yönlendirildiği durumlara şahit oldum. Bu tamamen yanlıştır. Çocuk o an hangi ebeveyninden cevap almak isterse ona sorabilir. Bunu ertelemek veya diğer ebeveyne yönlendirmek çocuk ile soruyu ilk sorduğu kişi arasında uçurum oluşmasına neden olabilir.
- Her sorunun cevabı hemen verilmek zorunda değildir. ama lütfen karıştırmayalım; hem cevap verelim ama bu cevap illa sorduğu soru olması gerekmez. Bilmediğiniz yerden geldiyse mutlaka bunu çocuğa söyleyin. Anne/baba olmak her şeyi bilmek zorunda değildir. öte yandan her şeyi bilemeyeceğinizi ama birlikte araştırıp öğrenebileceğinizi söylerseniz çocuğunuzun size olan güveni artacaktır.
- Sorulara bir kaç soruyla cevap verin. Yani çocukların gelişim özelliklerini göz önünde bulundurmak ve sorduğu sorunun çıkış noktasını anlamaya çalışmak önemlidir. Şöyle ki; bir kuşun öldüğünü gören 4 yaşında bir çocuğun, arkadaşının babasının öldüğünü duyduğu için sorduğu ölüm sorusu birbirinden farklıdır. Verilecek bilgi temelde aynı çıkış noktasına sahiptir, fakat etrafında dolaşacağımız argümanlar tamamen ayrıdır.
(baba için; arkadaşın adına çok üzüldüm. Babasını hatıralarında yaşatmasına yardım etmek ister misin? Mesela ona bir anı defteri alabiliriz veya babasıyla olan fotoğrafını koyabilmesi için çerçeve… Kuş için; kuşun neden öldüğü de tabi önemli burada. Beslenme konusunda yeterli bir ortamda değilse veya sağlık sorunları varsa yaşamı sürdürememiştir diyebiliriz ve başka kuşlar için yem bırakılabilir belirli yerlere. Kuşlar üzerinden doğumdan ölüme yaşam döngüsü anlatılabilir).
- Çocuklar bazen çok absürt sorular sorabilirler. Her ne sorarlarsa ve nasıl bir ortamda sorarlarsa sorsunlar ‘- aa bu soru neren çıktı, ne ayıp şeyler bunlar, -günah/yanlış, böyle şeyler konuşulmaz’ gibi cevaplar verilmemelidir. Bu tür cevaplar verilirse ebeveynlere olan güvenleri zedelenir ve doğru bilgiye ebeveyn aracılığı ile ulaşma eğilimi söner.
- Son ve bence en önemli madde bu bölüm; çocuklar hangi yaşta olurlarsa olsunlar en doğru bilgiye anne/babaları aracılığı ile ulaşacaklarını bilmelidirler. Bu bilgi sayesinde hem size açık, dürüstçe iletişim kuran ve riskli deneyimlere girmeyen gençler olurlar. Onları yargılamadan, sorularını küçümsemeden cevap vermek her zaman faydalıdır.
Bir kaç zor soruyu birlikte cevaplayalım
Genel olarak çocukların somut dönemde sordukları sorulara nasıl cevaplar verilmesi gerektiğinden bahsettik. Çocuklar bazen öyle sorular soruyorlar ki ebeveynler ne söyleyeceklerini toparlayamayabiliyorlar. Bu nedenle belli başlı zor konulardan açıkça bahsetmekte fayda var.
Çocuğun sorusu: -Anne / Baba ben nasıl oldum?
Bu soruyu sormadan büyüyen çocuk yoktur herhalde. Söylenmesi gerekenler şunlar; -baban ve ben birbirimizi sevdik, hayatımızı birlikte yaşamak istedik. Sonra aramıza senin katılmanı da çok istedik. Bir aile kurduk. Sen benim karnımda bir keseciğin içerisinde büyüdün ve doktorların yardımıyla karnımdan kucağımıza geldin. Eğer soruyu anneye değil babaya sorarsa da aynı cümlelerin baba dilinden çıkmış versiyonunu söylemelidir babaları. Bu soruda dikkat edilmesi gerekenler ise; hep olduğu gibi yalan söylememek. Fakat yalan söylemeyeceğiz diye çocuğa 2-6 yaş arasında embriyo, rahim, sperm gibi kavram isimlerinden bahsetmekte doğru değil. Anlayacağı ve kafasında bir şema oluşturacağı sıralama ile hikaye gibi anlatmalıyız.
Çocuğun sorusu: -Baba, ben de seninle evlenebilir miyim annem gibi?
Kız çocuğunun babasına veya erkek çocuğunun annesine sorabileceği formda düşünebiliriz. Söylenmesi gerekenler ise; -evlilik bir bağ kurmamızı sağladı annenle. Hep beraber olmamızı sağladı. Sen ve ben zaten baba-kız bağına sahibiz. Bir de babalar ve kızları, abiler ve kardeşler, anneler ve oğulları, kuzenler vs. yakın kişiler birbirleri ile evlenmezler. Ama hayatlarını hep birlikte geçirirler. Bu soruda dikkat edilmesi gerekenler ise; çocuklar bu soruyu yakın ilişki kurmayı ilk öğrendiği kişilerin birbirleriyle ilişki kurma biçimlerini örnek alabilecekleri için sormuş olabilirler. Kafalarında aile içi roller oturmamış olabilir. Karşı cinse mensup ebeveyni ile Oedipal bir durum içinde olabilir ki bu da sağlıklı bağlanma-ilişki kurmayı öğrenme süreçlerinin bir parçasıdır (burada uzun uzun Oedipus Kompleksi kuramından bahsetmek işlevsel olmayacağından bu bölümü kabaca geçiyorum). Soruyu buradan görürsek uygunsuzluk değil tam aksi gelişimsel bir soru olduğunu anlamış oluruz.
Çocuğun sorusu: -benim neden pipim yok? , -ben neden ayakta çişimi yapamıyorum?, -babamın neden memeleri yok? , -babam neden bana süt vermiyor/emzirmiyor, -annem neden ayakta çişini yapmıyor?
Bu soru her iki cinsiyete mensup çocukların ebeveynlerine sorabileceği sorulardır. Fiziksel farklılıkları ayırt etmeye başladıkları ilk yıllarda cinsel kimlik gelişimine eşlik eden sağlıklı sorulardır. Söylenmesi gerekenler: -kadınların ve erkeklerin vücudu birbirinden farklıdır. Özel bölgelerimiz de birbirinden farklıdır. Ayakta çiş yapmak sağlık için zaten uygun değildir ama bedensel farklılıklar nedeniyle kadınlar ayakta çişlerini yapamazlar. Babaların da memeleri vardır ama anneler gibi süt olacak şekilde değildir. Annelerin memeleri süt yapmaya uygundur. Bu nedenle anneler çocuklarını beslerler. Burada dikkat edilmesi gereken çok hayati başka bir husus vardır. Aslında çocuklara aile içi dinamiklere ve çocuğun yaşına göre cinsel organların isimleri açıkça söylenmelidir. Yani ‘kadınların vulvası vardır. Ve vulva şekil olarak ayakta çiş yapmaya uygun değildir. erkeklerin penisi vardır ve ayakta çiş yapmaya uygundur ama bu şekilde çiş yapmak erkekler için sağlıklı bir davranış değildir’ şeklinde belirtmek en doğrusudur. Bunun sebebi ise çocuklara verilen cinsel eğitimin aslında bu sorularla başlamasıdır. Tıbbi terminolojiye göre en doğru cevabı ciddiyetle anlatırsak, argoda kullanılan sağlıksız bilgilerden çocukları korumuş oluruz. Ve bu yanlış isimlendirmeleri bilinçli kişiler olarak biz kullanmazsak çocuklar farklı bir kaynaktan bilgi aldıklarında hemen fark ederiz. Yani çocuk gelip dese ki anne kadınların vulvası/vajinası varmış biliyor musun! Hiç kimse bu bilgiyi kötü niyetli kişilerden edindiğini düşünmez. Belli ki bir yetişkin doğru bilgilendirmeyi yapmış deriz. Bu da çocuğu korumanın yollarından biridir. Doğru bilgi dışındaki tüm kirlilik kendini hemen belli eder. Bir başka faydası ise çocuğumuzun merak ettiği her şeyi konuşabileceği en doğru kaynak olarak ebeveynini görmesine zemin hazırlar. Belki sadece 4 yaşına kadar ortama ve çocuğun gelişimine göre bu kelimeler ertelenebilir. Ama özel bölgelerin cinsiyetlere göre birbirinden farklı olduğu gerçeğini bu durumda vurgulamak çok önemlidir.
Çocuğun sorusu: -ölüm nedir?, -ölenin canı acır mı?, -ölünce ne oluyor?, -ölen tekrar ne zaman gelecek?
Söylenmesi gerekenler: -ölüm, her zaman gördüğümüz birini artık görmeyecek olmamızdır. Sevmeye devam edebiliriz, o da bizi sevmeye devam eder ama bunu birbirimize söyleyemeyiz. Konuşamayız artık. Ölüm can acıtıcı bir şey değildir. Canlıların vücudu hissini kaybeder çünkü. Geri gelmezler çünkü güvende olacakları bir yerde uyku gibi bir durumdalar. Uykuya benzetebiliriz. Yatıyor ve geri gelmeyecek. Hep yatacak orada. Onu görmeyeceğiz ama istersen güzel anılarımızdan bir fotoğraf albümü, anı kutusu vs yapabiliriz birlikte. Böylece onu özlediğimizde özlem gidermek için kullanabiliriz bu anı kutusunu.
Dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıralayabiliriz; tek tanrılı dinlerin bütününde ahiret inancı vardır. Bu ahiret inancı ise ölümden sonra başlar. Çocuklara asla ahirete gitti, cennete gitti, gökyüzünde, bizi duyabiliyor aslında, cennete gitmesi için dua edelim seninle gibi anı kurtaracak şeyler söylenmemelidir. Cennet-cehennem açılımı itibariyle iyi- kötü , haram- helal konularını da beraberinde getireceği için çocuklara bu bilgileri vermemeliyiz. Bu kavramlar soyut ve anlamak için bilişin belirli bir aşamaya gelmiş olmasını gerektiren konulardır. Ölen kişinin cennete gittiğini ve cennetin çok iyi bir yer olduğunu söylerseniz, çocuklar ben de gitmek istiyorum diyebilirler, neden bizde gitmiyoruz diyebilirler, yani konuyu anlayabileceği noktada bırakmanıza engel olur daha çok sorunun önünü açmış olursunuz. Cennete giden kişinin dışındaki herkesin kötü olduğunu düşünebilir vs.
Buradan bir başka konu ve soru olan din konusunda geçebiliriz. Aslında ölüm konusunda dikkat edilmesi gerekenler burada da geçerli. Çocuklar dini konularda da sorular sorabiliyorlar.
Mesela çocuğun sorusu: -Allah kadın mıdır?/erkek midir?, -Tanrı nerededir?/-Allah nerededir?, -bizi cezalandıracak mı? canavar mı?, bizi yiyecek mi?, -neden istediğimi yapmıyor o zaman?
Yapılması gerekenler: bu bölümde söylenmesi değil yapılması gerekenler var. Başlangıç olarak din bilgisinin 7 yaşından önce verilmesi aslında uygun değildir. aileler din öğretilerine göre çocuklarını büyütebilirler elbette. Ama çocuğun dine uygun yaşaması veya bu tarz bir bilgiyi algılama düzeyinden önde vermek olumsuz etkilere neden olacaktır. Belki bir şükür, dua gibi iyi dileklerde bulunmak adı altında öğretilebilir. 7 büyük günah metaforundaki tüm insanlığa gerekli olan konularda genel eğitim verilebilir (çalmamak, hak yememek, canlılara zarar vermemek gibi). İyi bir insan olarak yetiştirmek zaten tüm dinlerin temel öğretilerine uygundur. Aileler çocukları uygun yaşa geldiğinde çocuklarını bu alt yapıların üzerine din bilgisi ile ilgili eklemeler yaparak besleyebilirler. Bu yazı ile zor soruların hangi noktadan hareketle cevaplanacağı ile ilgili genel bilgileri iletmeye çalıştım sizlere. Elbette insan gibi farklı parametrelerin farklı vücutlarda yer bulabileceği bir canlıdan bahsediyoruz. Bu örnek sorular genel geçer cevaplardır. Çocukların hangi noktadan hareketle soruları sorduklarına göre cevaplar şekil değiştirebilir.
Dileğim tüm çocuklar en doğru bilgilere aileleri aracılığı ile ulaşabilsin. Soru sormaktan hiç vazgeçmesinler, anne, babalara ve öğretmenlere de hep çalıştıkları yerden sorular gelsin…
Sevgiyle kalın.